-
1 вон
işte* * *I разг.1) нареч., в соч.вы́гнать вон — defetmek, kovmak
2) межд.••II частица, разг.из рук вон (пло́хо) — beterden beter
••вон (оно́) что! — öyle ha!
-
2 kommen
kommen <kommt, kam, gekommen> ['kɔmən]vi sein1) (her\kommen) gelmek ( von -den); (hin\kommen) gitmek ( nach -e); (an\kommen) varmak; ( zurückkehren) dönmek ( von -den);da kommt er ja! işte geliyor!;ich komme schon şimdi geliyorum, geliyorum canım;gut, dass du kommst gelmen iyi;ein Taxi \kommen lassen bir taksi çağırtmak;er kam von einer Reise seyahatten döndü;angelaufen \kommen çıkagelmek;zu spät \kommen çok geç gelmek;du sollst zum Direktor \kommen müdüre gelmelisin;wie komme ich nach...?...e nasıl giderim?;zu der Überzeugung \kommen kanaatine varmak;wir müssen langsam zu einem Ende \kommen yavaş yavaş işimizin sonuna gelmeliyiz;nicht von der Stelle \kommen yerinde saymak;ich halte die Zeit für ge\kommen bence zamanı geldi;jetzt komme ich şimdi ben geliyorum, şimdi sıra bende;jetzt komme ich an die Reihe şimdi sıra bana geliyor;das kommt später bu sonra gelecek;der kommt mir nicht ins Haus! bu benim kapımdan içeri giremez!;in die Schule \kommen okula başlamak;ins Krankenhaus \kommen hastaneye yatmak;der Fall kommt vor Gericht mahkemeye düşmek;sein Vorschlag kam mir sehr gelegen teklifi [o önerisi] çok işime geldi;du kommst mir gerade recht! ( fam) bir sen eksindin!;das kommt mir wie gerufen bu çok işime gelir;komme, was da wolle ne gelirse gelsin;jdm \kommen die Tränen birinin gözleri yaşarmak;zum Stehen \kommen durabilmek;man kommt hier zu nichts burada hiçbir şey yapılamıyor;es kam zu einem Streit kavga çıktı;zur Sache \kommen sadede gelmekwieder zu sich \kommen tekrar kendine gelmek;zu Wort \kommen söz almak;zu Schaden \kommen zarar görmek;wie käme ich dazu, das zu machen? neden bunu yapacacak mışım?;wie komme ich zu der Ehre? ( iron) bu ne şeref?;ums Leben \kommen can vermek;das kommt zusammen auf 20 Euro ( fam) hepsi 20 euro eder;ich komme auf 1.200 Euro im Monat ( fam) ayda 1.200 euroyu buluyorum;hast du richtig gezählt? ich komme nur auf 15 doğru saydın mı? ben 15 çıkarıyorum;kommt man hier leicht an frisches Gemüse? burada taze sebze bulmak kolay mı?;ich kam nicht auf seinen Namen adı aklıma gelmedi;wie kommst du darauf? o nereden aklına geldi?, bunu nereden çıkardın?;sie lässt nichts auf ihn \kommen ona toz kondurmuyor;auf die Welt \kommen dünyaya gelmek;auf etw/jdn zu sprechen \kommen bir şeyden/kimseden söz etmeye başlamak;hinter etw \kommen bir şeyin içyüzünü öğrenmek;durch den Zoll/eine Prüfung \kommen gümrükten/bir sınavdan geçmek;Jeans sind wieder im K\kommen blûcin yine moda oluyor;aus der Mode \kommen modası geçmek;aus dem Konzept \kommen aklı karışmak;nun komm schon! ( fam) ha(y) di gel artık!;2) (herbei\kommen) gelmek (zu -e)3) ( geschehen) gelmek, olmak;ich habe es \kommen sehen bunun geleceğini görmüştüm;das musste ja so \kommen bunun böyle olacağı belliydi zaten;es kam, wie es \kommen musste olan oldu;die Hochzeit kam für alle überraschend düğün herkese sürpriz oldu;das Schlimmste/Beste kommt erst noch bunun daha da kötüsü/iyisi var;wie kommt es, dass du...? nasıl oluyor da sen...?;ich komme aus Dortmund ben Dortmund'dan geliyorum5) ( durchqueren) gelmek (über/durch üzerinden/içinden);über Münster \kommen Münster üzerinden gelmekauf zwei Deutsche kommt ein Auto iki Alman başına bir otomobil düşerder Vorschlag kam von mir öneri benden geldi;das kommt davon! gördün mü işte!;das kommt vom Rauchen bu, sigara içmekten gelir9) ( hingehören)das Buch kommt in den Schrank kitabın yeri dolaptain Gang \kommen başlamak -
3 voilà
1 pour présenter işte [iʃ'te]2 pour rappeler dans le discours işte [iʃ'te]3 pour désigner qqn işte [iʃ'te] -
4 da
da [da:]I adv\da draußen dışarıda;\da kommt er işte geliyor;\da, wo...... bulunan yerde;\da drüben şurada;\da oben/unten orada yukarıda/aşağıda;gehen sie \da herum oradan gidiniz;\da ist/sind... orada... var;gibst du mir bitte mal das Buch? — \da! kitabı lütfen bana bir verir misin? — işte!2) ( zeitlich)es ist zwei Jahre her, \da haben sie die Kirche restauriert kiliseyi restore edeli iki yıl oldu;als ich das machte, \da war ich noch ein Kind bunu yaptığımda henüz bir çocuktum;\da fällt mir gerade ein, ... aklıma gelmişken...;von \da an ondan sonra3) ( in diesem Falle) bu durumda;\da haben Sie aber nicht Recht ama bunda haklı değilsiniz;und \da wagst du es noch zu kommen? ve bu durumda gelmeyi göze alıyor musun?;\da kannst du lange warten! ( fam) bekle yârin köşesini!, daha çok beklersin!4) ( vorhanden)\da sein olmak; ( vorrätig) bulunmak;es ist niemand \da burada kimse yok;ich bin gleich wieder \da hemen geri geliyorum;war Thomas gestern \da Thomas dün burada mıydı?;ist noch Milch \da? (biraz) daha süt var mı?;das stellt alles \da Gewesene in den Schatten bu, şimdiye kadar gelmiş geçmiş her şeyi gölgede bırakır;\da ist er işte orada5) ( zur Verfügung)\da sein für jdn birisi için hazır bulunmak;er ist immer für mich \da onun benim için her zaman vakti varII konj1) ( weil) çünkü, -diği için;es geht nicht, \da die Zeit nicht reicht olmaz, çünkü vakit yetmez, vakit yetmediği için olmaz, vakit yetmediğine göre olmazsehnsüchtig erwartet er die Stunde, \da sie bei ihm sein wird yanında olacağı saati hasretle [o dört gözle] bekliyor -
5 da
da1. adv räumlich (dort) şurada, (hier) burada;da bin ich işte buradayım;da draußen dışarıda;da drüben şu tarafta;da entlang şuradan;da haben wirs! tamam/oldu (başardık)!;ich bin gleich da hemen dönüyorum/geliyorum;von da aus buradan itibaren2. zeitlich bu anda, o esnada;von da an (oder ab) bu andan itibaren3. da bin ich Ihrer Meinung bu konuda sizinle aynı fikirdeyim;was gibts denn da zu lachen? bunda gülünecek ne var?4. da sein (vorhanden) var; hazır;der (die, das) da şu;dafür ist es da bu işe yarar, bu iş için var;da (hast du)! (al) işte;da ist …, da sind … … geldi(ler);da kommt er (oder sie) işte (o) geliyor;geistig voll da sein aklı tamamen yerinde olmak;ist noch Kaffee da? daha kahve var mı?;nichts da! sakın ha!, ne gezer?4. konj begründend -diği için -
6 ja
ja [ja:] adv1) ( zustimmend) evet, öyledir;ich glaube \ja öyle sanıyorum;wenn \ja, dann... öyleyse, o zaman...;ach \ja evet, öyle;aber \ja ama öyle;\ja doch! öyle işte!;zu allem \ja und amen sagen ( fam) her şeye amenna demek2) ( fragend) öyle mi?;du bist also einverstanden, \ja? razısın demek, öyle mi?3) ( doch)da kommt er \ja geliyor işte4) ( aber) ama;das ist \ja fürchterlich bu feci bir şey ama;es ist \ja noch früh daha erken ama5) ( bloß)komm \ja pünktlich! aman vaktinde gel!;lass dich \ja nicht mehr hier sehen ( fam) buralarda sakın bir daha görünme -
7 haben
haben <hat, hatte, gehabt> ['ha:bən]I vtein Haus/ein Auto/Kinder \haben evi/arabası/çocukları olmak, ev/araba/çocuk sahibi olmak;ich habe zwei Kinder (benim) iki çocuğum var;lieber \haben tercih etmek;hier hast du das Buch al işte kitabı;er hat außergewöhnliche Fähigkeiten olağanüstü yetenekleri var, olağanüstü yeteneklere sahiptir;Zeit \haben vakti olmak;Hunger/Durst \haben aç/susamış olmak;Fieber \haben ateşi olmak;kann ich bitte den Zucker \haben? şekeri alabilir miyim?;wir \haben heute schönes Wetter bugün hava güzel;den Wievielten \haben wir heute? bugün ayın kaçı?;morgen \haben wir Mittwoch yarın çarşamba;sie hat es weit nach Hause eve kadar yolu uzundur;sie hat es nicht leicht mit ihm onunla işi kolay değildir;das Haus hat was von einem Schloss evin sarayımsı bir havası var;und was habe ich davon? benim bundan çıkarım ne?;was hast du? neyin var?;dafür ist er nicht zu \haben öyle işlere yanaşmaz;da \haben wir den Salat/die Bescherung ( fam) ayıkla pirincin taşını!, öp babanın elini!, buyurun cenaze namazına!;etw dagegen \haben bir şeye karşı olmak;nichts dagegen \haben bir şeye karşı olmamak, bir şeye diyeceği olmamak;etw \haben wollen bir şeyi canı istemek, bir şeyi elde etmek istemek;was hat es damit auf sich? bu ne anlama geliyor?;ich kann das nicht \haben ( fam) ben buna gelememetw hinter sich \haben bir şey arkasında olmak;ich habe noch viel vor mir daha yapacağım çok işler var;sie hat etwas mit dem Tennislehrer ( fam) tenis öğretmeniyle ilişkisi var;ich hab's! buldum!ich habe noch sehr viel zu tun daha yapacak çok işim var;hier hat er nichts zu suchen burada işi yok;jetzt hast du zu schweigen şimdi susman gerekliII vrsich \haben ( fam) ( sich anstellen) hava basmak;hab dich nicht so! öyle nazlanmasana!;damit hat sich die Sache ( fam) bu iş böylece kapandı
См. также в других словарях:
Gramática del turco — Contenido 1 Olmak Eylemi (Los verbos Ser y Estar) 2 Contenidos 2.1 Introducción 2.2 Partes de la oración … Wikipedia Español
My Blood Is Yellow and Navy — Turkish ska punk group Athena s My Blood is Yellow and Navy (Turkish: Kanım Sarı Lacivert) is a popular chant/song for Turkish multisport club Fenerbahçe SK. This song s lyrics, music and perform by Athena.[1] Lyrics Biri o yana Biri bu yana… … Wikipedia
Münir Özkul — (born 15 August 1925 İstanbul) is a retired Turkish cinema and theatre actor. He has been awarded the title of State Artist of Turkey He completed his formal education at İstanbul Erkek Lisesi. Özkul starting his acting career at Bakırköy Halkevi … Wikipedia
Hülya Koçyiğit — (born December 12, 1947 in Kuzguncuk, Istanbul) is a famous Turkish actress. She is considered to be one of Turkish cinema s most famous female leads and has received numerous awards such as at the prestigious Antalya Golden Orange Film Festival… … Wikipedia
Atıf Yılmaz — (December 25, 1925 – May 5, 2006) was a renowned Turkish film director, screenwriter and film producer. He was almost a legend in the film industry of Turkey with 119 movies directed. He also wrote 53 screenplays and produced 28 movies since 1951 … Wikipedia
koleksiyon — is., Fr. collection 1) Öğrenme, yarar sağlama veya zevk amacıyla bir araya getirilmiş ve özelliklerine göre sınıflara ayrılmış nesnelerin bütünü, derlem Saat koleksiyonu yapmaya merak sarışım da işte buradan geliyor. H. Taner 2) Modaevlerinin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabahati (birine veya bir şeye) yüklemek — işlediği bir suçu başkasının üzerine atmak Bu işte kabahati sobaya yüklemek lazım geliyor. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
saçı sakalı akar gibi — üstü başı perişan bir durumda Hani saçı sakalı akar gibi bir adam geliyor ya buraya, o işte. N. Ataç … Çağatay Osmanlı Sözlük
KAT' — Kesme, ayırma. * Geçme. Yol almak. Yüzerek geçmek. * Delil ve bürhan ile ilzam etmek. * Edb: Sözün te sirini arttırmak ve dinleyenin anlayışına bırakmak için söz bitmeden kesivermek. İmtihan geliyor. Çalışın, yoksa... Görmüyor gittiği yanlış yolu … Yeni Lügat Türkçe Sözlük